Simplicity

"Simplicity is not a simple thing."
"Basitlik basit bir şey değildir."
Charlie CHAPLIN

9 Ocak 2015 Cuma

İLMÜHABER (Darbımesel)

Günlerdir verdiği seçim mücadelesini kazanmış ve yatak-döşek içinde getirilen yaşlı Hüseyin Dede'nin verdiği oyla, rakibini bir oy farkla geçerek muhtar seçilmişti nihayet. Rakibi olan yılların kurt muhtarı Ahmet Emmi'yi devirmeyi başarmıştı. Mazbatasını hakimden alıp iki gün sonra Ahmet Emmi'nin yanına uğradı, muhtarlıkla ilgili defterleri ve mührü almak üzere. Ahmet Ağa olgun adamdı: "Allah yardımcın olsun Recep” dedi ve köy karar defteri ile birkaç diğer evrakı ve en önemlisi mührü teslim etti kendisine.
Recep yeni bir havaya girmişti. "Daha dün ben de sıradan biriydim, şimdi muhtarım, köyün önde geleniyim” diye düşünüyor, yürüyüşünde meydana gelen değişikliği ve kasıntıyı fark etmiyordu. Ne de olsa, muhtardı bugüne bugün. Köylü işini ona danışacak, uygun görmediği şey köye yapılamayacak, bundan sonra kaymakamla, vali ile hatta bakanlarla muhatap olacaktı. Büyük adamdı vesselam.
Yalnız, azıcık şu okuma yazma konusunda kaygılıydı. Sadece ilkokulu bitirebilmiş, ta o zamandan beri de ne yazı yazmış, ne de doğru düzgün okumuştu. "Olsun” dedi, "ben söylerim, oğlum Kerim de yazar. Ne olacak sanki altına mühür vurduktan sonra her kâğıt resmi olur. Koca muhtarın mühür vurduğu belgeyi de kim almayacakmış?”
Muhtarlığın ilk günleri sakin geçti. Köylüler tebrik ediyor, hepsi kendisine oy verdiğini söylüyordu. Recep de bundan memnun, bir oy farkı unutmuş köylüsüne kucak açmıştı.
Birkaç gün sonra, köyün gençlerinden Kadir geldi Muhtar Recep’in yanına. Kadir yeni evliydi. Köyde geçim zordu, tarlası tapanı yoktu. Köydeki konuşma aksanıyla "Recep Ağam, ben Adana’ya gideceam. Duyduğuma göre Çukuraa’da iş bulmak goleymiş. Bu batasıca çorak memlekette ekmek kazanacak toprak yok bende. Hanımınan düşündük, Adana’ya gidek, orda yerleşek dedik. Bize bir ‘elmaaber’ yaz da yolda başımıza bişe gelmesin ve gedince oradaki mıktara verek. Oraya yerleşek” dedi. Muhtar Recep "Hayırlısı olsun Gadir. Haklısın, bizim köyün arazisi kıraç, ektiğini alamazsın bile bu topraktan. Git yolun açık olsun” dedi. Dedi amma, şu ilmühaber nasıl yazılacaktı? Şimdiye kadar hiç ilmühaber yazmamış, işi olmamıştı. Adını duyuyordu ama nasıl bir yazıydı acaba? Galiba bu yazı muhtarın bir şeyi onaylaması veya bildirmesi ile ilgiliydi. "Mıktar elmaaber verdi miydi, gaymakam bile onu deeştiremez” diyordu köylüler. Demek ki, muhtar büyük adam, ilmühaber de önemli yazıydı.
Çağırdı oğlu Kerim’i, "Kerim, oğlum, okula git, ööretmenden bi tene kâât getir kaleminen. Gadir emmine elmaaber yazacaak” dedi. Kerim dışarı fırladı; biraz sonra geldi elinde kağıt kalemle. Muhtar Recep, "Kerim, dediklerimi aynı yaz oğlum” dedi, şöyle biraz düşündükten sonra, artık halk arasında etrafı dikkate almadan, sadece kendi bildiğini yapan, "oku doğrusuna giden" insanları tarif etmek için kullanılacak olan ifadeyi içeren o meşhur ilmühaberi yazdırdı oğluna:
İLMÜHABER
"Dikkat! Dikkat! Kadir Adana’ya gidiyor. Değip dokunan olmasın!”
                                                                                                                      Muhtar Recep KAYALI 
                                                                                 (imza-mühür)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder